BLOG

Emzirme Döneminde Beslenme

Anne ve bebek sağlığı açısından hassas bir dönem olan emzirme döneminde annenin yeterli ve dengeli beslenmesi hem bebek sağlığı için hem de anne sağlığı için çok önemlidir. Bu dönemde beslenme anne sütünün bileşimini ve miktarını etkilemektedir. Bu yüzden doğru beslenme bebeğin sağlıklı büyüme ve gelişmesi için çok önemlidir. Yeterli ve dengeli beslenme annenin bütün ihtiyaçlarını karşılayacaktır.

Bu dönemde;

Düşük kalorili diyetlerden kaçın

Emzirmeyle birlikte normal olarak kilo verilecektir. Enerji alımı çok fazla düşerse vücut için gerekli besin ögeleri yeterli düzeyde alınamaz ve özellikle emziklik döneminin başında düşük kalorili bir diyet süt yapımını azaltır ve sütün besin değerini olumsuz yönde etkiler.

Yeterli düzeyde anne sütü için yeterli miktarda sıvı

Yeterli düzeyde anne sütü üretimi için yeterli miktarda sıvı alınması gerekir. Günde en az 8-12 bardak sıvı alınması yeterlidir. Suyun yanı sıra besin değeri yüksek süt ve meyve suyu gibi içecekler tercih edilebilir. Süt ve meyve suyu aynı zamanda diğer besin ögelerinin alımını da sağlayacağından anne sütü verimliliğini etkileyecektir. Ancak süt içerken gaz oluşumu meydana geliyorsa sütü laktozsuz süt olarak tercih etmelisiniz.

Kafeini fazla kaçırmamaya dikkat edin

Çay kahve günde iki kez alınabilir. Fazla içilen çay kahve ve kola anne sütüne geçerek bebeğin sağlığını olumsuz yönde etkiler. Çay ve kahve yemek sırasında, yemekten hemen sonra veya hemen önce tüketildiğinde demir emilimini engelleyebilir. Bu vakitlerde çay ve kahve tüketilmemelidir. Çaya limon sıkılarak veya bitki çayı olarak tüketilmesi daha yararlı olur.

Bunların dışında emzikli bir annenin beslenmesi, bütün besin gruplarını içermeli ve beslenmesi vitamin ve mineralden zengin olmalıdır.

Emziren Annelere Öneriler

  • Tam tahıllar, kuru yemişler, yulaf, kahverengi pirinç , meyve, sebze gibi besin ögeleri yoğun olan besinleri tüketerek besin çeşitliliği sağlamalısınız.
  • Sağlık profosyonelleri tarafından önerilmeden supleman kullanımından kaçınmalısınız.
  • Gaz yapıcı besinler anne sütüne geçebileceği için bebeği rahatsız eder. Bu yüzden sarımsak, soğan, lahana, turp, brokoli, kurubaklagil, karnabahar gibi besinlerin tüketimini sınırlandırmalısınız.
  • Kavun, erik gibi meyveler kolik ağrılarına sebep olabilir. Tüketimine dikkat etmelisiniz.
  • Sarımsak ve baharatlar anne sütünün lezzetini azaltarak bebeğin tiksinmesine sebep olabilir. Böyle bir durum hissedildiğinde tüketimini sınırlandırılmalısınız.
  • Kırmızı pul biber tüketimi dermatite yol açabilir. Tüketimine dikkat etmelisiniz.
  • Bu dönemde yağlar yeni doğan bebeğin büyüme ve gelişmesini destekler. Bu yüzden sağlıklı yağların alımı oldukça önemlidir. Bebeğin gelişimi için haftada 1-2 porsiyon yağlı balıkları tüketmeye özen göstermelisiniz.
  • Mümkün oldukça trans yağ alımından kaçınmalısınız.
  • Anneler aşırı cıva alımından kaçınmalıdır. Bebeğin nörolojik gelişimini olumsuz yönde etkiler. Bu yüzden yırtıcı balıklardan olan pike, marlin, uskumru gibi cıva içeriği yüksek balıklar tüketmemelisiniz.

GÜNLÜK MENÜ ÖRNEĞİ

Kahvaltı

1 adet yumurta

5-10 adet zeytin(tuzsuz)

1-2 adet portakal veya domates, yeşil biber, salatalık, marul vb.

1 bardak süt

1-3 dilim tam buğday ekmeği

Öğle

1 porsiyon etli yemek

1/2 -1 porsiyon pilav- makarna

1 porsiyon salata

Akşam

1 porsiyon çorba

1 porsiyon etli dolma

Salata

1-2 dilim tam tahıllı ekmek

Akşam otururken

1-2 adet meyve

Yatmadan

1 bardak süt veya yoğurt

Aralarda

1-2 fincan çay veya kahve

Ayran, meyve , taze meyve suyu

Hastalıklarda Beslenme

Polikistik Over Sendromu ve Beslenme

Polikistik Over Sendromu (PKOS), üreme çağındaki genç kadınlarda en sık görülen endokrin bir bozukluktur. Kadınlarda üreme, hormonal ve metabolik anormalliklere yol açabilmektedir. Örneğin Hipofiz bezinden LH ve FSH Hormonları fazla üretilebilmektedir.

Polikistik Over Sendromu Belirtileri

  • Adet düzensizliği
  • Hipoglisemi (Kan şekeri düşüklüğü )
  • Gebe kalamama
  • Obezite (Abdominal Yağlanma)
  • Aşırı Tüylenme
  • Anksiyete
  • Uyku bozukluğu gibi çeşitli semptomlarla kendini gösterebilmektedir.

Polikistik Over Sendromunda organ çevresinde yağ birikimiyle birlikte gelişen insülin direncinin varlığı sebebiyle kilo vermede zorluk çekerler. Bununla birlikte tip 2 diyabet, hipertansiyon, lipid bozuklukları, kardiyovasküler hastalıklar ve meme ve endometrial kanser gibi kronik hastalıklara sebep olabilmektedir. Kilo kaybı ile birlikte yaşam tarzı değişiklikleri , PKOS’lu kadınlarda insülin direnci, ovulasyon fonksiyonu ve hormon fonksiyonlarının iyileştirilmesi için birinci basamak strateji olarak önerilmektedir.

Polikistik Over Sendromunda Nasıl Beslenmeliyiz ?

Düşük doymuş yağlı besinler tüketilmelidir.

İşlenmiş gıdalardan uzak durulmalıdır.

Margarin, palm yağı, kuyruk yağı, rafine şeker gibi besinlerden olabildiğince
uzak durulmalıdır

Tam tahıl gibi glisemik indeksi düşük gıdalardan zengin bir şekilde beslenilmelidir.

Meyve, sebze, tam tahıl, kurubaklagil gibi yüksek lifli gıdalardan zengin bir şekilde beslenilmelidir.

Kan şekeri düzeylerini dengede tutabilmek ve ani yeme ataklarını önleyebilmek için az az ve sık sık beslenilmelidir.

Mutlaka düzenli olarak kan tahlillerine baktırılmalıdır. Vitamin mineral düzeyleri bütün hastalıklarda önemli bir ayrıntıdır.

Omega 3 gibi sağlıklı yağlardan zengin bir şekilde beslenilmelidir. Haftada 1-2 gün mutlaka balık tüketilmelidir.

Beslenmenin yanında düzenli egzersiz mutlaka yapılmalıdır.

Yemekler yavaş bir şekilde, çiğneyerek yenmelidir. Hızlı yemek yemek doygunluk sinyallerinin vücuda geç ulaşmasıyla birlikte fazla besin alımına sebep olabilir.

Besinleri hazırlarken kızartma, kavurma gibi işlemler yerine fırın, buğulama gibi
sağlıklı pişirme yöntemleri kullanılmalıdır.

Hastalıklarda Beslenme

Fibromiyalji Hastalığında Beslenme

Fibromiyalji Nedir ?

Fibromiyalji(FM), derin ve yaygın ağrı, uyku sorunları, bilişsel bozukluk, yorgunluk ve diğer iyi bilinen fonksiyonel semptomlarla karakterize, etiyolojisi bilinmeyen karmaşık bir kronik durumdur. Fibromiyalji hastalığının mitokondriyal ve hipotalamik disfonksiyonundan kaynaklı olduğu düşünülmektedir. FM, genellikle uyku, ruh hali ve bilişsel bozukluklarla ilişkili, kalıcı ve yaygın kas-iskelet ağrısı ile karakterize bir rahatsızlıktır.

Fibromiyalji Semptomları

  • Kas-iskelet ağrısı
  • Kronik yorgunluktur.
  • Dinlendirici olmayan uyku
  • Sabah tutukluğu
  • Depresyon
  • Anksiyete

Fibromiyalji Hastalığında Beslenme Nasıl Olmalıdır ?

  • Yapılan çalışmalarda hastalarda yaşanan kas ağrısı ile magnezyum, selenyum, D ve B grubu vitamin yetersizlikleri ilişkili bulunmuştur. Bu yüzden sık sık kan tahlillerine baktırılmalıdır.
  • Bu hastalıkta tam tahıl ürünleri, kuru baklagiller gibi kompleks karbonhidrat kaynakları tercih edilmelidir. Beyaz ekmek, makarna, pirinç gibi rafine karbonhidrat içeriği fazla olan gıdalardan sakınılmalıdır.
  • Basit şeker tüketimi azaltılmalıdır.
  • Yağsız et tavuk, balık; çökelek ve lor gibi az yağlı peynirler, yağı azaltılmış süt ve yoğurt tercih edilmelidir.
  • Balık yağı, keten tohumu, ceviz, yeşil yapraklı sebzeler omega 3 açısından mutlaka tüketilmelidir.
  • Aşırı kafein ve alkol tüketiminden kaçınılmalıdır.
  • Soda, meyve suyu içecekleri, buzlu çay gibi şekerli içeceklerden uzak durulmalıdır.
  • İşlenmiş ürünlerden kaçınılmalıdır.
  • Vitamin ve minerallerin yeterliliği önemlidir. Antioksidan içerikli havuç, kayısı, kavun, kabak, mango, koyu yeşil yapraklı sebze, taze sebze ve meyve, yağlı tohumların tüketimi arttırılmalıdır.
  • Vücut ağırlığının fazlalığı da semptomları arttırdığı bilinmektedir.
  • Diyet dışında düzenli egzersiz yapmak , stresi kontrol altına almak ve yeterince uyumak gibi diğer faktörler kas ağrılarını kontrol etmeye yardımcı olabilir .
BLOG

Diyet Lifi Neden Önemli ?

Diyet lifi, bitkilerin yenilebilir kısımları veya insan ince bağırsağında sindirime ve emilime dirençli benzer karbonhidratlar olarak tanımlanır. Posa diğer besin ögeleri gibi sindirilmez veya bağırsaktan geri emilmez; ancak bağırsakta bulunan bakteriler tarafından fermente edilebilir. Çözünür ve çözünmez posa olarak iki formda bulunabilmektedir. Lif; tam buğday ekmeği, kahverengi pirinç, kinoa, chia tohumu,, kuru baklagil, sebze ve meyvelerde yüksek oranda bulunmaktadır.

Lif Tüketiminin Faydaları

  • Bağırsakta hacim oluşturarak konstipasyonu önler ve istenmeyen toksik bileşenlerin dışkı ile uzaklaştırılmasını sağlayarak kolon kanserine karşı korur.
  • Glukozun vücuda salınımını geciktirir.
  • Kan şekerindeki ani artışları önler.
  • Kan şekerini düşürür ve insüline duyarlılığı önemli ölçüde arttırır.
  • Mide boşalmasını geciktirerek uzun süre tokluk sağlar. Böylelikle vücut ağırlığı denetiminde önemli bir rol oynamaktadır.
  • Yüksek miktarda lif tüketimi kalp krizi riskini önemli ölçüde azaltmaktadır. Yapılan araştırmalarda yüksek miktarda lif tüketen biri tüketmeyen birine göre kalp krizi riskinin %41 daha düşük olduğu bulunmuştur.

Günlük Lif Tüketimini nasıl arttırabiliriz ?

  • Besin çeşitliliği sağlanmalıdır.
  • Sıklıkla tükettiğimiz rafine ürünler yerine tam tahıllı ürünler tercih edilmelidir.
  • Etiket okumaya özen gösterilmelidir ve mümkün olduğunca lif içeriği yüksek gıdalar tercih edilmelidir.
  • Haftada 2- 3 defa kuru baklagil tüketilmelidir.
  • Günde en az 5 porsiyon sebze ve meyve tüketmeye gayret edilmelidir.
  • Sebze ve meyveler mümkünse kabuklarıyla birlikte tüketilmelidir.
  • Meyve suyu yerine meyvelerin tazesi tüketilmelidir.
  • Ekmek ve normal makarna yerine tam tahıllı makarna tam tahıllı ekmek tercih edebiliriz.

BLOG

Egzersiz ve Sağlık

Egzersiz kas kuvvetliliğini, dayanıklılığını, esnekliğini arttırma, kiloyu azaltma ve korumanın yanı sıra kardiyovasküler hastalık ve tromboz riskini azaltma, yağ ve glikoz düzeylerini düşürme, psikolojik durumu ve uyku kalitesini düzeltme, kemik mineral yoğunluğunu arttırma bazı kanser türlerini ve kronik ağrıları azaltma gibi bir çok olumlu etkileri vardır

Düzenli Egzersiz Yapmak

-Düzenli egzersiz kan basıncını ve kolesterol seviyelerini iyileştirir, kalp krizi ve felç riskini azaltmaktadır.

-Kan şekerini kontrol etmede etkilidir.

-Felç geçirme riskini azaltır, kemik kırıklarının önlenmesine yardımcı olur.

-Bağışıklığı güçlendirir.

-Depresyonu azaltır.

-Kaygıyı azaltır.

Peki Gün İçinde Fiziksel Aktivitemizi nasıl arttırabiliriz ?

-Asansör yerine merdivenleri kullanabiliriz.

-Ev işi bahçıvanlık ve araba yıkama gibi günlük işlere ayak uydurabiliriz.

Aktivite Seviyemizi arttırarak daha çok kalori yakımına destek olabiliriz.

Herhangi bir aktivite hiç aktivite yapmamaktan iyidir.

Ayrıca Aerobik Egzersiz ve Kuvvet Antrenmanı Kombinasyonu

-İnsülin direncini azaltır.

-Kan şekeri düzeyini düşürür.

ABD’nin fiziksel aktivite yönergeleri haftada 150 dk orta derece aerobik aktivite önermektedir. Bu haftanın 5 günü 30 dk’lık yürüyüş anlamına gelmektedir.

HAKKIMDA

MERHABA :)

Ben diyetisyen Berika Yurdabak. Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik bölümünden 2022 yılında mezun oldum. Bu süreçte hastane, otel, sağlık merkezleri, yemekhane, klinik gibi bir çok yerde staj yaparak kendimi geliştirme fırsatı yakaladım. Üniversite hayatım boyunca gönüllü olarak bir çok seminer, kongre, eğitimlere katılarak kendimi geliştirdim. Lisans seminerimi ‘Popüler diyetlerin ağırlık denetimi üzerine etkileri’ üzerinde yaparak popüler diyetler, ağırlık denetimi ve popüler diyetlerin sağlık üzerine etkileri ile ilgili bir çok çalışma yaptım. Beslenme ve diyet ile ilgili yurt içinde ve yurt dışındaki eğitimlere katılarak güncel çalışmaları takip etmeye devam etmekteyim. Bundan sonrasında sağlıklı ve sürdürülebilir beslenmeyi hayatımıza katarak kilo alma, kilo verme, anne çocuk beslenmesi, sporcu beslenmesi, kurumsal danışmanlık, menü planlama ve hastalıklarda beslenme gibi bir çok alanda size hizmet vermeye hazırım.

Sizlerde hazırsanız, sağlıklı beslenmeyi öğrenmek ve yaşam tarzı haline getirmek istiyorsanız gelin bu sürece beraber başlayalım 🙂

Sürdürülebilirlik

Sürdürülebilir Beslenme


Sürdürülebilirlik; daimi olma, yarına kalabilme ve varlığını devam ettirebilme yeteneği olarak ifade edilebilir. Gıda  ve  Tarım  Örgütü  (FAO) “Sürdürülebilir  beslenme;  insan  ve  doğal  kaynakları optimize  etme  yanında,  biyoçeşitliliğe  ve  ekosisteme saygılı   ve   koruyucu, kültürel olarak kabul   gören, ulaşılabilir,  ekonomik  olarak  uygun  ve  karşılanabilir, beslenme  açısından  yeterli,  güvenilir  ve  sağlıklıdır” demektedir.

Artan  küresel  nüfus için  sürdürülebilir  besin  sistemlerinden  sağlıklı beslenmeye  erişimde  acil  önlemlere  gerek  olduğu belirtilmektedir. Sağlıksız  ve sürdürülebilir olmadan üretilen besinler yeryüzü ve insanlar için risk oluşturmaktadır. Gezegenimizin sağlığı ve sürdürülebilirlik için olabildiğince organik gıdalar satın alınmalıdır.

Organik Ne Anlama Geliyor ?

Organik, çok özel bir terim olup ABD Departmanı hükümet tarafından onaylanmıştır. Meyve ve sebzeler için organik, ekinlerin yetiştirildiği yerlerde sentetik zirai ilaç, gübre veya genetiği değiştirilmiş organizmalar içermeyen bir terim anlamına gelmektedir.

Organik olmayan gıdalarda büyümeye yardımcı olacak böcek ilaçları ve gübreler kullanılmaktadır. Gübreler ve zirai ilaçlar fosil yakıtlarından yapılmaktadır ve çevreye sera gazlarının salınımını arttırarak küresel ısınmayı arttırmaktadır. Ayrıca gübrelerin aşırı kullanımı su yollarımızı kirleterek balıklara ve diğer canlılara zarar vermektedir.

Et ve sütte organik satın almak için bir başka neden organik et veya sütün gereksiz antibiyotik ve büyüme hormonu almamış olmasıdır.

Kullandığımız antibiyotikler bugün hayvancılıkta antibiyotiğe dirençli bakteriler yaratarak insanları hasta edebilmektedir. Organik ürünleri tercih ederek hem sağlığımızı hem de geleceğimizi kurtarmış olacağız.

Peki bu durumda sürdürülebilirliği nasıl sağlayabiliriz ?

-Yeterli ve dengeli beslenilmelidir.

-Gıdalar doğal ve mevsiminde tüketilmelidir, doğal ve mevsiminde tüketilmeyen bir çok gıda karbon salınımını arttırarak çevreye daha zararlı hale gelmektedir.

-Sebze ve meyveler kabuklarıyla tüketilmelidir.

-Hayvansal ürünlerin karbon salınımı bitkisel gıdalara göre daha fazladır. Bu yüzden bitkisel kaynaklı gıda tüketimini arttırılmalıdır. Daha az hayvansal kaynaklı gıda tüketilmelidir.

-Yiyeceğiniz kadar satın alıp daha az israf edilmelidir.

-Mümkünse yiyecek paketi yeniden kullanılmalıdır.

-Yamuk görünüşlü sebze meyveleri satın almada hiç bir sakınca yoktur.

-Karbon salınımını azaltmak için kapağı kapalı bir şekilde yemekler pişirilmelidir.

-Pişirme yöntemi olarak mikrodalga ve düdüklü tencere kullanılabilir.

Hastalıklarda Beslenme

Diyabet Hastalığında Beslenme

Diyabet, pankreastan salgılanarak kan şekerinin kullanımını düzenleyen insülin hormonu salgısının tamamen veya kısmen yetersizliği veya eksikliği sonucu meydana gelen kan şekerinin yükselmesi ile karakterize karbonhidrat, yağ ve protein metabolizmasının bozulmasıdır. Diyabet kalp krizi veya felç geçirme riskini arttırmaktadır ve böbrek, göz ve sinir hasarına yol açabilmektedir.

Tip 1, Tip2 ve gestasyonel diyabet olmak üzere 3 ana diyabet türü vardır.

 Tip 1 diyabet

Yaşamın erken dönemlerinde gelişir. Vücudun bağışıklık sistemi, kan şekerini kontrol etmek için gerekli olan hormon olan insülini yapan pankreastaki hücrelere saldırdığında ortaya çıkar. Bu hastalığın başlangıcı ani gelişir. Diyet, fiziksel aktivite veya ilaçlarla önlenemez ancak kontrol altına alınabilir.

 Tip 2 diyabet

Genellikle aşırı kilo veya fiziksel hareketsizliğin bir sonucu olarak, yaşamın ilerleyen dönemlerinde gelişme eğilimindedir. Diğer risk faktörleri arasında ailede diyabet öyküsü, gestasyonel diyabet öyküsü, bozulmuş glukoz metabolizması, ileri yaş ve fiziksel hareketsizlik sayılabilir. Diyabetli çoğu insanın yaklaşık %95’i tip 2 diyabetlidir.

Gestasyonel diyabet

Bu diyabet formu hamilelik sırasında gelişebilir, ancak genellikle bebek doğduktan sonra geçer. Tip 2 diyabetin daha sonraki gelişimi için bir risk faktörü olarak kabul edilir.

Diyabet tedavi edilebilir mi ?

Hiçbir diyabet genelde tedavi edilebilir olarak kabul edilmez. Diyabetin açabileceği olasılık ve komplikasyonlar en aza indirilmeyi amaçlanır. Sadece son yapılan araştırmalarda kan şekeri düzeyinin ilaca ihtiyaç duymadan yaşam tarzı değişikliği ile normal düzeye dönebildiği gözlenmiştir. Hastalığı yönetmek istiyorsak beslenme ve egzersizi bir arada bulundurmalıyız.

Diyabeti nasıl yönetebiliriz?

Sağlıklı bir kan şekeri seviyesini korumak, diyabeti yönetmenin anahtarıdır. Besleyici yiyecekleri seçmek ve porsiyon kontrolü kan şekeri seviyelerini kontrol etmenize yardımcı olabilir. Sağlıklı bir diyet uygulamak sadece kan şekeri artışlarını kontrol etmenize yardımcı olmakla kalmaz, aynı zamanda vücudunuza uzun ve sağlıklı bir yaşam için ihtiyaç duyduğu enerjiyi verirken kan basıncınızı ve kolesterolünüzü iyileştirecektir. Besleyici seçimler de kilo vermenize yardımcı olacaktır. Ve bir diyetisyen, ihtiyacınız olan besinleri nasıl alacağınızı öğrenmenize yardımcı olabilmektedir. Ayrıca diyabeti yönetmede beslenme kadar egzersizin de önemli olduğunu unutmamalıyız.

Kilo kaybı

Tip 2 diyabette ağırlık kaybı ne kadar fazla ise kan şekerinde düzelmeler de o kadar fazla olmaktadır. Ancak korkmaya gerek yok. Vücut ağırlığının sadece %5’ini kaybetmek bile hastalığı yönetmede önemli bir etkendir.

Diyabet hastalığında nasıl beslenmeliyiz ?

  • 3 ana ve 3 ara öğün olacak şekilde beslenilmelidir
  • Şeker, beyaz ekmek, beyaz un, tatlı gibi rafine karbonhidrattan zengin gıdalar yerine tam tahıl, sebze, meyve kurubaklagil gibi lif içeriği yüksek gıdalar tercih edilmelidir.
  • Salam, sucuk, sosis, pastırma gibi işlenmiş gıdalardan uzak durulmalıdır.
  • Günde 1.5-2 Litre mutlaka su tüketilmelidir.
  • Kızartma, kavurma ve yanmış yağlardan uzak durulmalıdır.
  • Çoğu kişide diyabet ve yüksek kan basıncı birlikte bulunabileceğinden, ve diyabetin hipertansiyon riskini arttırdığından dolayı tuz tüketimi azaltılmalıdır ve gerektiğinde kesilmelidir.
  • Mısır, patates gibi sebzelerin nişasta içerikleri fazladır. Bu nedenle şeker ve kalorileri daha yüksektir. Bundan dolayı tüketimi sınırlandırılmalıdır. Nişasta bulunduran sebzeler yerine brokoli, brüksel lahanası, biber, domates, kabak ve salata yeşillikleri gibi içerisinde nişasta bulunmayan sebzelerin tüketimi arttırılmalıdır.

Diyabet ve egzersiz

Egzersizin temel faydası kan basıncı ve kolesterol seviyelerini iyileştirici olduğu gibi kalp krizi ve felç riskini azaltmaktadır. Ayrıca kan şekerini kontrol etmeye de yardımcıdır. 30 dakikalık yürüyüş veya kuvvet antremanı vücudu insülin etkilerine karşı daha duyarlı hale getirmektedir. Tip 2 Diyabetin merkezindeki insülin direncini geçici olarak tersine çevirmektedir.

Egzersiz sırası ve sonrasında susuz kalmadığınızdan emin olmalısınız. Çünkü diyabet dehidratasyon riskini arttırmaktadır. Vücudumuzun susuz kalmaması için su tüketmeyi unutmayalım.

Egzersiz anında gelişebilecek ani kan şekeri düşüşlerini önlemek için ;

Egzersiz yaparken yanınızda şeker veya glikoz tabletleri bulundurulmalıdır.

Kan Şekeri Testi

Eğer kişi insülin iğnesi kullanan bir hasta ise egzersiz yapmadan önce mutlaka kan şekerini kontrol etmelidir.

Kişinin kan şekeri egzersizden önce 100 mg/dL ‘nin altındaysa onu arttırmak ve hipoglisemiyi önlemek için bir parça meyve veya küçük atıştırmalıklar tüketmelidir.

Uzmanlar kan şekeri 250 mg /dL ‘nin üzerinde ise egzersiz yapmama konusunda uyarmaktadır. Çünkü bu durumda yapılan egzersiz kan şekerini daha da yükseltebilmektedir. Böyle bir durumla karşılaşırsanız mutlaka doktorunuza danışmalısınız.

Hipoglisemi (Düşük kan şekeri )

Kan şekeri 70 mg/dL’nin altına düştüğünde meydana gelir. Sıklıkla şeker hastalığına bağlı olarak görülür ; ancak bir çok hastalık ve yanlış beslenme düzeni hipoglisemiye sebep olabilmektedir. Semptomlar hipogliseminin şiddetine bağlı olarak değişir, ancak genellikle sinirlilik, sinirlilik, açlık, terleme, soğuk ve yapışkan hissetme, titreme veya titreme, hızlı kalp atışı ve baş dönmesini içerir.

Erken belirtiler farkedilemez, hızlı bir şekilde tedavi edilemezse kan şekeri daha da düşmeye devam eder. Bununla birlikte uyku hali, halsizlik, bulanık görme, konuşma bozukluğu, kafa karışıklığı, sakarlık, kişilik değişikliği, kavgacılık veya sersemlik gibi davranışlarla sonuçlanabilir. Çok daha ilerleyen hipoglisemi, nöbet veya komaya sebep olabilmektedir.

Hipoglisemi durumunda ne tüketilmelidir ?

2 yemek kaşığı kuru üzüm

1.5 çay bardağı meyve suyu

3 veya 4 glikoz tableti

Kan şekerinin ani düşüşlerinde (Hipoglisemi) hangi yiyeceklerden kaçınmalıyız ?

Çikolata, fıstık ezmesi, fındık, yağlardan kaçınmalıyız. Yağlar vücutta karbonhidrat emilimini yavaşlatır bu nedenle yağlı yiyecekler kan şekerini yeterince hızlı yükseltmezler.

Pros

Cons

Our Pick

$59.00

$59.00